Halkın Avukatı Günay Dağ İltica Hakkının Gasp Edilmesine Karşı Süresiz Açlık Grevine Başladı
Türkiye faşizminin halkın avukatlarına yönelik saldırılarının bir parçası olarak önce oturum ve pasaport hakkı gasp edilen şimdi de iltica hakkı elinden alınan halkın avukatı Günay Dağ 12 Mayıs'tan itibaren açlık grevine başladığını ilan etti.
Bir süredir Yunanistan Göç ve İltica Bakanlığı önünde pasaport ve oturum hakkının verilmesi talebiyle direnişini sürdüren halkın avukatı Günay Dağ, 12 Mayıs Pazartesi günü Yunanistan göç ve iltica bakanlığı önünde yaptığı açıklamayla iltica hakkının gasp edilmesine karşı açlık grevine başladığını ilan etti. Günay Dağ yaptığı açıklamada iltica hakkının Türkiye faşizmiyle iş birliği sonucu, Türkiye faşizminin talebi doğrultusunda gasp edildiğini, iltica hakkının geri alınmasına ilişkin kararın hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle açlık grevine başladığını belirtti. Yapılan açıklamanın ardından bakanlığa sunulan dilekçeyle açlık grevi direnişinin nedenleri ve talepleri bakanlığa iletildi.
Günay Dağ'ın açlık grevine başladığını ilan ettiği açıklaması şu şekilde:
İLTİCA HAKKIMIN HUKUKA AYKIRI OLARAK GASP EDİLMESİNE KARŞI AÇLIK GREVİNDEYİM.
HUKUKSUZLUK SON BULANA, İLTİCA HAKKIM İADE EDİLENE KADAR DİRENMEYE DEVAM EDECEĞİM.
Ben Türkiyeli devrimci avukat Günay Dağ. Yaklaşık 5 yıldır politik mülteci statüsünde Atina’da yaşıyorum. Türkiye’de yaşadığım siyasi baskılar, hakkımda açılan siyasi davalar, verilen hukuka aykırı hapis cezası ve hapis cezası tehditleri nedeniyle 2020 yılında Yunanistan’a gelerek uluslararası koruma (siyasi iltica) talebinde bulundum. İltica talebim, 2022 yılı Şubat ayında kabul edildi ve üç yıllık oturum izni verildi. Ancak 3 yıl boyunca oturum izni kartı ve uluslararası koruma altındaki kişilere özgü seyahat belgesi (mavi pasaport) verilmesi talebim kabul edilmedi. Buna İtalya devleti tarafından 2020 yılında verilen ve hiçbir gerekçesi bulunmayan, hukuka aykırı „SCHENGEN ÜLKELERİNE GİRİŞ YASAĞI “gerekçe olarak gösterildi.
Bu hukuka aykırı duruma karşı 3 yıl boyunca yürüttüğüm hukuki mücadeleden sonuç alamadım. Yaptığım tüm başvurular sözlü olarak reddedildi ve bu konuda herhangi bir yazılı karar tebliğ edilmeyerek hukuki yollara başvuru hakkım da gasp edildi. Bu hukuka aykırı durumu protesto etmek amacıyla, oturum ve pasaport hakkımın verilmesi talebiyle 27 Ocak 2025’te, Yunanistan Göç ve İltica Bakanlığı’nın Katehaki’de bulunan ofisi önünde direnişe başladım. Bu direniş devam ederken, 20 Mart 2025 tarihinde, bu kez “ulusal güvenlik için tehlike oluşturduğum” gerekçesiyle iltica hakkının iptali için inceleme başlatıldığına ilişkin bir karar tebliğ edildi. Ancak bu kararda benim ulusal güvenlik için neden ve nasıl bir tehdit oluşturduğuma ilişkin hiçbir bir açıklama yapılmadı, herhangi bir somut iddia, maddi ve hukuki dayanak belirtilmedi, yalnızca bu iddianın 27 Şubat 2025 tarihli bir “gizli belge “ye dayandığı ifade edildi.
Bundan sonraki süreç olağanüstü bir hızla ilerledi. Avukatımın bu karara karşı itiraz edebilmek için “gizli belgenin” içeriğinde neler yer aldığı, hakkımdaki iddiaların neler olduğu vb. konuların açıklanması talebi dikkate alınmadı. İtiraz süreci bile tamamlanmadan, 28 Nisan 2025’te uluslararası koruma statüsünün iptal edildiği bana ve avukatıma tebliğ edildi. Yani normal prosedüre, rutin bürokratik işleyişe göre 3-4 yılda tamamlanan bir süreç olağanüstü bir hızla tamamlandı ve bir ay gibi kısa bir sürede iltica hakkım gasp edildi. Elbette bunun nedenini çok iyi biliyoruz. İltica hakkımın bir ay gibi kısa bir sürede gasp edilmesinin nedeni, Türkiye faşizmiyle Yunanistan devletinin, Miçotakis hükümetinin Türkiyeli devrimcilere karşı iş birliğidir. Halkın avukatı olduğum, halkın avukatlığını yaptığım için bu iş birliğinin sonucunda siyasi iltica hakkım gasp edildi.
Siyasi iltica ve uluslararası koruma, uluslararası hukuk tarafından tanınan temel insan haklarıdır. Siyasi iltica hakkının “gizli” belgelere dayanılarak, hiçbir gerekçe gösterilmeden gasp edilmesi, uluslararası hukuktan doğan “uluslararası koruma statüsünü” bertaraf etmektedir. Söz konusu karar, bu nedenle, başta 1951 Cenevre Sözleşmesi olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa Birliği hukukunun sığınma hakkını güvence altına alan hükümlerine de açıkça aykırıdır.
Bu kararın uygulanması halinde uluslararası koruma statüsü kaldırılacak ve Türkiye faşizmine iade tehlikesi söz konusu olacaktır. Bunun anlamı ise Türkiye’de işkence, kötü muamele ve siyasi yargılamalar sonucu verilen hapis cezası tehdidiyle karşıya kalmamdır.
İşte bu nedenle, iltica hakkımın Türkiye faşizmiyle iş birliğinin sonucunda keyfi ve hukuka aykırı olarak gasp edilmesine karşı 12 Mayıs 2025 tarihinden itibaren açlık grevi direnişine başlıyorum. Direnişimi bu hukuka aykırı karar kaldırılarak iltica hakkım geri verilene kadar sürdüreceğim. Taleplerim açık ve nettir:
1- İltica statümün iptal edilmesine ilişkin karar kaldırılsın, iltica hakkım iade edilsin.
2- Oturum ve pasaport hakkım verilsin.
3- Türkiye faşizmiyle iş birliğine, politik iltica hakkını kullanan Türkiyeli devrimcilere yönelik baskı ve tacizlere son verilsin.
12.05.2025
Türkiyeli Avukat Günay Dağ